Brugge'un Çan kuleden görünüşü |
1 saat 30 dakika süren tren yolculuğunun sonunda Brüj garında inip şehir merkezine yürümeye başladık. Yaklaşık olarak 15 dakikalık bir yürüyüş sonunda şehrin bir ucundan içeriye girmiştik. Şehre ilk girdiğim anda hissettiğim otantik dokusu ve tarihi mimarisi oldu. Şehir mimari ve yenile açasından hiç değişmemiş ve dokusunu hiç kaybetmemiş. Eğer benim gibi aslına sadık kalınmasını seviyorsanız ve tarihi dokular sizi cezbediyorsa sizi de etkileyeceğini tahmin ediyorum.
Şehrin yollarında yürürken bile kendinizi bir film stüdyosunda ya da 100-150 sene öncesinden hissedip, atmosferin akışına kendinizi rahatlıkla kaptırabilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken haritayı kenara bırakıp sadece kafanıza göre etrafa, sokaklara ve binalara bakarak o anın tadını çıkarmak.
Brugge Sokakları |
Brugge Sokakları |
Şehre ilk girdiğimiz de ilk karşımıza çıkan ''The Church of Our Lady'' oldu. Tarihi detaylar ile sizi boğmadan, avrupanın her şehrinde rahatlıkla bulabileceğiniz kiliselerden biri diyerek özetleyebilirim. Klisenin önemi Michelangelo'nun '' Madonna ve Çocuğu'nun Heykeli'' nin kilise içinde olması. Ama sağolsunlar eğer bu eseri görmek istiyorsanız klisenin paravanlar ile bölünmüş para tuzağı olan bölümüne girmeniz gerekiyor. Kiliseden çıktıkdan sonra karşısında bulunan ve Avrupanın en eski hastanelerinden olan ama hali hazırda müze olarka kullanılan '' Sint-Janshospitaal'' girdik. İçeri giriş 7 Euro ve şunu söylemeliyim tam bir hayal kırıklığı. Dışarda pazarlanan ile içerde olanlar arasında ciddi farklılık var. Bu sebepten çok tavsiye edemiycem. Biz büyük bir heves ile eski hastane ekipmanları ve o zamana ait eşyalar görmeyi beklerken, orta çağ tabloları ve bunun yanında modern tarzda eserlerin olduğu bir içerik ile karşılaştık. Zaten içeriside ufak olduğu için çok kısa sürede tamamlayarak kendimizi dışarda bulduk. Veridğimiz para ile güzel bir kafe de kahve içsek sanırım daha mutlu ve tatmin edici zaman geçirmiş olurduk.
The Church of Our Lady |
Bruge Çan Kulesinden şehrin görünümü |
O kadar beklemenin sonunda kuleden iniyoruz ve kendimi hemen kulenin yanında olan bira dükkanına atıyorum. Bu kadar farklı ve çeşili birayı bir arada gördüğümü hatırlamıyorum. Çok güzel hediyelik paketlerin yanında çok farklı bira çeşitlerini ve markalarınıda burada burada bulabilirsiniz.
Hava muhalefeti sebebi ile malesef kanalda motor ile gezemedik. Ama size yapmanızı öneririm. Genel olarak şehir içineki kanal gezilerini çok sevmiyorum ve çok da anlamlı bulmuyorum ama burada deneyebilirsiniz.
Son olarak da şehrin katedrali '' St. Salvator's Cathedral'' de kendimizi buluyoruz. Yakın zamanda renove olduğu için daha iç açıcı bir tasarımı var. Işıklandırmalar güzel yapılmış ve detay işlemeler tekrardan ortaya çıkarıldığı için gösterişli ve güzel bir katedral. Çok büyük olmamasına karşın etkileyici bir atmosferi var.
St. Salvator's Cathedral' |
St. Salvator's Cathedral' |
Şehrin içinden güzel wafflecılar, pastaneler ve kafeler bulunuyor. Buralara uğrayıp gününüzü tatlandırabilir ya da bir çok farklı mutfağın olduğu resraurantlar da güzel bir yemek yiyebilirsiniz.
Şehrin bir çok noktasından butik çikolatacıların olduğunu unutmayın. Şehrin içinden yürürken çok efor ve enerji kaybediceksiniz bunun bir şekilde geri kazanılması gerek öyle değil mi.....
Günün sonunda Brugge size kendini ispatlamış ve mutlu etmiş şekilde trene uğurlayacaktır. Günün sonuda tren de geriye dönerken bir hafta sonu kaçamağında sadece dinlenmek ve huzur bulmak için bu şehre tekrardan gelebileceğinizi düşünüyor olarak kendinizi bulursanız sakın şaşırmayın. Sizde bizdensiniz demektir.
0 yorum