New York - (ABD / USA) - Dünyanın Başkentine Yolculuk

By . - 14:32



Bir çok kişiden New York Amerika değil, New York, New York'dur diye duyuyorum ve çok da merak ediyorum yıllardır. Amerika'ya daha önceden üniversite yıllarımda Work&Travel programı ile gidip dört ay kalmıştım ama Florida bölgesinde olduğum için New York tarafına gitmeye imkanım olmamıştı, kısmet 2017 yılınaymış.

Klasik olarak gitmeden önce şehirde neler yapılır, nerelere gidilir, hayatı kolaylaştırmak için hangi uygulamalara gerek var diye araştırmaya başladım. Şununla başlamam gerek internet paketi almayacaksanız telefonunuzda tüm metro hattını gösteren bir metro haritası bulundurun. Şehrin olmazsa olmazı bu harita olacaktır. Eğer internet paketi almak ya da kullanmak isityorsanızda New York'un subway uygulamasını indirmenizi öneririm. New York'a gidiyorsanız bir müzikale gitmeden asla dönmemenizi öneririm. Şunu hatırlatıyım özellikle iyi şovların biletleri çok önceden bittiği için internetten gitmeden önce almalısınız. Yoksa gittiğiniz zaman oradan alma ihtimaliniz çok düşük. Olsa bile ya çok pahalı olacakır,(normal bilet fiyatlarınında çok ucuz olduğunu söyleyemem) ya da çok kötü koltuklar bulabilirsiniz ki dediğim gibi düşük bir ihtimal. Bunun dışında bazı oyunların gösterilerine ucuz bilet almak için oyun günün sabahında Times Meydanında ki kırmızı merdivenlerde yarı fiyatına bilet alına biliyor. Ama bilet satışından 3-4 saat önce sıraya girmeniz ve bilet bitmesin diye dua etmeniz gerekiyor. Bu durum her oyun içinde geçerli değil bununda söyleyeyeim.

Şehir de gezilecek yerleri daha ucuza getirmek istiyorsanız iki seçeneğiniz var;
New York Pass - www.newyorkpass.com
New York CityPass - https://www.citypass.com/new-york


Detaylarına girerek çok boğmak istemiyorum ama biz CityPass aldık. Zaman fiyat avantajı çok daha iyi olduğu için bunu tercih ettik. Ama daha fazla zamanınız var ise çok daha fazla noktaya gitmek istiyorsanız New York Pass tercih edebilirsiniz. Hem bu sayede bazı noktalarda sıra üstünlüğünüzde olacaktır. Bu biletleri internetten alabilir ya da Times Meydanın hemen orada Turist Information noktasından nakit ya da kredi kartı ile satın alabilirsiniz.

Yazının başında belli bilgileri paylaştıkdan sonra artık biraz daha gezinin detaylarına gireyim.

Amsterdan aktarmalı şekilde New York'a inmeyi başardık. Pasaport kontrolünde ilk olarak makina yardımı ile girişinizi yaptıkdan sonra klasik pasaporta damgayı vurdurup Amerika topraklarına girişimizi tamamladık. Otelimiz Times meydanına yakın olduğu için metro durağına çok yakındı ve bizde metro ile gideriz diye planımız yaptık. Yaptığım araştırmalar sonucunda havalanından 21 USD ye otele paylaşımlı shuttle vardı ama nedense hem macera olması hemde daha uygun olsun diye metroyu tercih ettik. Gitmeden önce haftalık metro biletinin 30 USD olduğunu öğrendiğim için biletleri alıp o metro senin bu metro benim gezeri düşüncesi ile bu kararı verdik. Ama havalanı metrosunu gidince öğrendim ki o kartı makineden almamız mümkün değil ve özel hat olduğu için sadece tek bilet 7 USD ve sonrasında bineceğimiz metronunda 2 USD olduğunu görünce kötü süpriz ile Amerika gezisi başlamış oldu.1 saat 15 dakikalık metro yolculuğunun sonunda otelin yakınında ki metro durağına ulaştık.(1 metro değiştirdiğimizide belirteyim) Neyseki sadece 2 dakikalık yürüme mesafesi olduğundan çok fazla yürümeden otele ulaşabildik. Ama bu süre zarfında kocaman valizlerin merdivenlerden taşınması(yürüyen merdiven ve asansör bulunmuyor) hemde fazladan zaman kaybı ve eziyet ile aynı paraya otelimize ulaşmış olduk. Siz siz olun kişi başı 21 USD verip rahat rahat otelinize gidin.

Gece saatleri olduğu için girişimizi yapıp odamıza çıktık. Akşam saatlerinde geldiğimiz için 40 katlı otelimizin asansörlerini kullanırken sorun yaşamadık. Fakat ertesi sabah kötü gerçek ile karşılaştık. Otel 40 katlı ve her katta 6 oda bulunuyor, fakat sadece 3 asansör olduğu için sabah saatlerinde özellikle aşağı inerken asansör yakalamak piyango da amorti yakalamak ile aynı oranda. 19 kattan aşağı yürümek ve çıkmak da çok aklı selim bir iş değil. Neyseki ufak kurnazlıklar ile işimiz gördük ama yinede asansör beklerken ciddi zaman kaybettiğimiz günler oldu.

İlk gün tabiki zaman kaybetmeden Times Square yolunu tuttuk. Büyük bir kalabalık, geniş kaldırım ve caddelerin yanı sıra büyük bir insan kalabalığı ile mücadele ederek, tüm filmlerde gördüğümüz o ufak ama ışıklı ''Red Staires'' noktasına ulaştık. Bişey var mı derseniz insanı şaşırtan çok birşey yok doğrusu ama tüm o curcuna bile insana o an için güzel geliyor. Tabiki sadece 10 dakika  :) Sonrasında yavaş yavaş yürüyerek şehrin havasını solumaya başladık. Ufak bir yürüyüş ile şehrin merkezinde ki St.Patricks kilisesi ulaştık. Avrupadaki kiliselerden sonra ufak ve sönük geldiğini söylemeliyim. New York için önemli bir husus, caddeler ve sokaklar uzun olduğu için bir cadde ya da sokağı yürümeye kalktığınız zaman göründüğünden çok daha uzun süreceğine emin olabilirsiniz.

Time Square
Time Square





Bundan sonraki durağımız NBA Store aktarmalı Grand Central Station. Grand Central Station için sanırım çok abartılmış demeliyim. Tamam tarihi görünüşü ve dokusu olan nadir yapılardan biri ama o kadar abartıldığı kadar da yok doğrusu. Tavan çizimlerinin güzel olması ve Apple storun güzel konumlanması dışında sıradan. Belkide ben gözümde çok büyütmüş de olabilirim. Grand Central Station sonrası artık tam ayaklarımıza kara sular iniyor derken karşımıza şehrin ortasındaki güzel parklardan biri olan Braynt Park çıktı. New York da parklarda çimlik alanların dışında, parka içinde parka ait sandalyeler bulunuyor ve onları alıp istediğiniz yere oturabiliyorsunuz. İsterseniz parktaki kafenin yanına, isterseniz çimin ortasına, isterseniz ağacın altındaki gölge bir noktaya. Bizde sandalyemizi alıp dinlenmeye başladık. Ara bir not olarak belirtiyim; internet bağlantısı konusunda hiç bir sorun yaşamadığım yegane yer şuana kadar New York. Metrolarda internetin olması, tüm mağazalarda internet olmasının yanında bir çok parkta da ücretsiz internet bulunuyor ve bunlardan biride Braynt Park.

The Grand Central Station

Oradan az görünen ama az olmayan yürüme mesafesindeki Medison Square Garden'a ulaştık. İçeri girmek isterseniz para ödemeniz gerekiyor. İçeriye girip belli noktaları gezebiliyorsunuz. Ama şunu söylemeliyim ki buranın çevresi ve binanın ruhunu malesef hissedemedim.

Güneşin batış saati yaklaştığında kendimizi Empire State Binasına atmış olduk. Binaya bilet aldığınız zaman sabah ve akşam girmek için ikili bilet veriliyor. Ama biz o kuyrukları iki defa çekmemek ve zaman harcamamak için gün batımında gittik. Bu sayede şehrin aydınlık halini, gün batımını ve gece karanlığını görme fırsatını elde ettik. Biletimizi citypass olarak Times Square' de ki noktadan aldığımız için bilet almamıza gerek kalmadı diye düşünürken bir süpriz ile karşılaştık. Citypass aldığınız zaman size sadece bir kağıt çıktısı veriyorlar. Bu çıktı ile 8 gezi noktasından her hangi birine ilk gittiğinizde size bilet koçanını veriyorlar. Bu sebepten bizde bilet sırasına girip kimliğimizi göstererek bilet koçanımızı aldık. Sonrasından hızlı bir yeşil arka plan önünde fotoğraf çekimi ve kendimizi asansörde buluyoruz. Şansımıza çok sıra olmadığı için 20 dakikanın sonunda ilk kata ulaştık. Sonrasında bir üst kata çıkmak için 40 dakika kadar ara katta bekledik. (Ama isterseniz 8 kat yürüyerek çıkabilirsiniz). Ara kat sonrasından 102. kata çıkmak isterseniz fazladan bilet almanız gerekiyor. Citypass biletimiz kapsamadığı ve fazladan para vermek istemediğimiz için biz çıkmadık ama karar sizin. Tabiki sonrasında çıkış öncesi hediyelik eşya dükkanı ve önde biz arka planda binanın manzarasının yerleştirildiği garip fotonuz ile sizi bekleyen satıcıları karşınızda buluyorsunuz. Fotoğraf almak isterseniz 15 USD vermeniz gerekiyor. Gezinin sonunda iyiki çıkmışım ve şehri buradan görümüşüm dedim doğrusu. Sizede yapmanızı ve bu manzarayı her açıdan görmenizi öneririm.

Empire State Bulding


Ertesi gün ilk hedefimizi Özgürlük Anıtı belirleyerek yola çıktık. Metro ile hızlı şekilde iskeleye ulaştık. İskelenin boş olmasından biraz işkillenmek ile beraber botu beklemeye başladık. Bot kalkıp yol almaya başlayınca botun Özgürlük anıtın bulunduğu adayı geçtiğini fark ettik ama iş işten geçmişti. Staten Adasına istemedende olsa gitmiş olduk. 30 dakika gidiş 30 dakika dönüş olmak üzere 1 saat kaybetmiş olduk ama iyi yanından bakmak gerekirse Özgürlük anıtı hem uzaktan görme hemde fotoğraf çekme fırsatına sahip olduk. Bottan inip 100 metre yanındaki iskeleye ilerlerken kalabalıktan doğru yerde olduğumuza artık emin oldum. Yaklaşık 1 saat sıra bekleyip bota bindikten 15 dk sonra adaya varmış olduk. Kısaca özetlemek gerekirse Özgürlük Anıtına 4 saat ayırmanız yeterli olacaktır. Anıtın üzerine çıkmak istiyorsanız çanta ile giremiyeceğinizi ve 15 USD kişi başı ücreti olduğunuzu bilmenizi isterim. Ada hakkında söyleyeceğim. Botların çok eksi ve küçük olması hakikaten ulaşımı biraz zor hale getiriyor. Sadece 3 saat sıra ve gidiş gelişe ayırmayı unutmayın.


Bottan indikten sonra Wall Street etrafından dolaşıp Boğa heykelindeki insan izdahamından fotoğraf bile çektiremeyerek 11 Eylül anıtına yürümeye başladık. Kısa bir yürüyüş sonrasında içe doğru su akan ve etrafından ölen tüm insanların isminin yazdığı ikiz kulelerin olduğu alana ulaştık. Citypass biletinin içinde bulunan biletimiz ile içeriye girdik. Temel ve içerde kalan belli parçaların etrafına yapılan ve bir çok kalıntı, video ve ses kayıdı ile destekli şekilde tasarlanmış müze benim çok ilgimi çekmesede iyi bir tasarım ve düşünce ürünü olduğunu söylemeliyim.
11 Eylül Anıtı

Ertesi gün sabah saat 08:30'da Central Park yanındaki Nation Museum'un kapısında sırada gözlerimizi ovuştururken kendimizi bulduk. Neyseki sıra hızlı ilerlediği için 20 dakika sonra içerdeydik. Çok sıkmamak için şunu söyleyerek geçmek istiyorum. Uzay bölümü dışından kalan kısımlar 5-14 yaş grupları için çok faydalı ve mükemmel diyebilirim. Ama daha büyük yaş grupları için sıkıcı olacaktır. Uzay bölümündeki tanıtım gösterimi dışında tatmin edici birşey olmadığını söylemeliyim. Zamanınız kısıtlı ise girmesenizde olabilir. Sonrasından Little Italy ve China Town bölgelerini gezmek için downtown tarafına doğru gittik. Little Italy bölgesi bir çok restaurant ve kafenin olduğu, sokaklarda İtalya bayraklarını bolca görebileceğiniz güzel bir bölge. Bunun Çin versiyonunu da China Town bölgesinde buabilirsiniz. Bu bölgeye yakın olan ve gidip dolaşmanızı önerebileceğim diğer bir bölge ise SOHO bölgesi. Bu bölgenin biraz daha şık ve tarz olduğunu söyleyebilirim. New York'un ruhunu taşıyan ve sokaklarda sadece insanları ve etrafı izleyerek dolaşabileceğiniz, farklı butiklere girip, butik ufak kafelerde zaman geçirebileceğiniz güzel bir bölge. Bu bölgeyi ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

American Museum of Natural History

Bir gün sonrasında günümüze Brooklyn köprüsünde yürüyerek başladık. Köprüden geçerken güzel fotoğraflar çekebilir, iki tarafı ve diğer köprüleri rahatlıkla gözlemleye bilirsiniz. Brookly tarafından çok fazla bişey bulduğumuzu malesef söyleyemiycem. İşin aslı köprünün diğer tarafına geçtiğinizde şehrin değiştiğini bile hissedebiliyorsunuz. Bu sebepten internette okuduğumuz ve Brooklyn ile aynı tarafda olan Williamsburg bölgesine geçmeye karar verdik. Yürüyerek yakın gibi görünmesine karşın yürüme yolunun çok elverişli olmaması sebebi ile iki metro değiştirerek bölgeye ulaştık. Çok acıktığımız için o bölgede Steak yiyebileceğimiz bir yer bakınırken çok yüksek puanı olan bir Steak house rastladım, hemde metro hattının hemen yanında. Peter Luger Steak House hakkında düşündüklerimi aşağıda bulabilirsiniz. Ama kısacaanlatmak gerekirse; Et müthiş ama biraz turistlik. Karnızmız doyduktan sonra kendimizi Williamsburg yollarına attık. İlk olarak şans eseri büyük bir Yahudi mahallesine denk geldik ve ağzım açık kaldı diyebilirim. Tamamen yerek kıyafetler, tüm tabelalar ibranice, herkes ibranice konuşuyor, okullar servisleri bile bu şekilde. İnsan kendini o ortamda farklı olduğunu direk hissediyor. Sonrasında bölgenin gelişmeye başlayan alanlarını dolaşmak için uzun yürüyüşler yapmamıza rağmen çok beğendiğimizi malesef söyleyemiyeceğim. Bana sorarsanız gitmezseniz birşey kaybetmezsiniz.

Akşam gitmeden önce aldığımız müzikalın kuyruğuna girmek için Majestic Theatre önüne geldik. Kapının açılmasına 30 dakika olmasına ve herkesin bileti olmasına karşın kapıda 30 dakika bekledik sanırım. Binanın için eski olması beni hayal kırıklığına uğratı. Ama ne zaman ışıklar söndü ve gösteri başladı işte o zaman bir müzikalden fazlasından bir prodiksiyonun bir filmin içinde olduğunuzu hissettik. Biz ''The Phantom of the Opera'' gitmeyi tercih ettik. Ama keşke imkanımız ve paramız olsaydı başka bir oyuna daha gitseydik diye çok ah vah ettik dürüst olmak gerekirse. Artık bir daha ki New York gezisine inşallah.

Brooklyn Brige


Ertesi gün güne Central Park'da başladık. Parkın girişinde 2 USD ye isterseniz harita alabilirsiniz ama gerek var mı derseniz bence çok yok. Günün en az yarısını burada geçirmenizi öneririm. Çimlik alanda gidip yatın, gölde yanınızdakiler ile beraber 1 saat boyunca kayık ile gezin, ağaçların altında yürürken spor yapan insanları ya da sadece nefes alamk için orada olan insanları izleyerek oranın tadını çıkarın. Gittiğimiz müzeler hakkında çok detaya girip yazıyı uzatak istemiyorum. Yazının sonunda bunları bulabilirsiniz ama sanat sever insanlar için New York da çok fazla opsiyon mevcut ama ilginiz olmasa bile en azından MOMA'ya zaman ayırmanızı ve gitmenizi öneririm.
The Museum of Modern Art (MoMA)


Sıra geldi Chelsea bölgesine. Benim en beğendiğim ve New York'da yaşasam burada kalmak istediğim dediğim bölge. Çok uzun olmayan apartmanlar. Güvenli hissedilen sokaklar, yem yeşil caddeler, güzel cafe ve barlar, insan burada sokakda gezse banka oturup kitap okusa daha huzurlu yaşar dediği bölge. Bunun yanında ''Sex and the city'' ve ''Friends'' dizisinin çekildiği ve hiç bir espiri olmayan bina ve kapılarda insanların fotoğraf çekilmek için harıl harıl dolandığı mahalle. Bir de atlamadan ilk Mognolia'nın açıldığı dükkanıda burada bulabilirsiniz. Tüm ürünleri için çok iyi malesef diyemiycem ama Muzlu Pudingi denemenizi tavsiye ederim.

Chelsea Street
Aslında detaya girerek anlatıldığında anlatacak çok falza şey olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim ama bu yazı bile gözüme çok uzun göründüğü için elimden geldiğince kısaltarak ve özetleyerek yazmaya çalıştım.

Kısaca toparlamak gerekirse şunu söylemeliyim ki gittiğim bir şehirde nerde ise ilk andan başlayarak kendimi hiç yabancı hissetmediğim bir şehir New York. Şehrin büyük bir çoğunluğu göçmenler oluşturduğu için hiç bir şekilde ters bakışlar ile karşılaşmıyor ve yabancı hissine kapılmıyorsunuz. Bir de bunun yanında yıllardır film ve dizilerden empoze edilen kültüründe bilinç altımızda olmasıda etken olsa gerek. Herkesin en az bir defa muhakak görmesi gerektiğine inandığım bir şehir New York. Karmaşası, hava kirliliği, gürültüsü, güvensiz hissettirmesi v.b bir çok durum olmasına karşın o havayı ve hayat akışını en az bir kere olsun yaşanması gerektiği kanaatindeyim. Son olarak konaklama pahalı olduğu için önceden fırsatları kovalayarak rezervasyon çalışmalarınızı yapmanızı öneririm.


Yemek ve Eğlence İçin Öneriler

  • Wolfgang's Steakhouse - Times Meydanına yakın bir restaurant. Steak yemek için gidebileceğiniz güzel ve kaliteli bir mekan. Akşam gitmeyi düşünüyorsanız rezervasyona ihtiyaç duyabilirsiniz.
  • Refinery Rooftop - Mekan genel olarak güzel ve Times Meydanına yakın. Otel içinden çıkarak giriş yapıyorsunuz. Mekanın menüsü yetersiz ve nakit ödiycem dememe rağmen oturduğunuzda kredi kartının alınıp hesap öndedikten sonra verilmesi saçma ve nahoş
  • STK - Gecenin belli saatine kadar roof bölümünde güzel ışıklandırmalar altında lezzetli yemeğinizi yiyebilir. Saat 12 den sonrada club müziği eşliğinde eğlencenin tadını çıkarabilirsiniz. Mükemmel değil ama değerlendirmeye değer.
  • Bella Blu - Tam anlamı ile geleneksel ve otantik italyan restaurantı. Menüsünden bile italyan. Yemek öncesi gelen sos başarılı. Makarnalar güzel ve fiyatlar uygun. Pizza yiyemedim usta hasta olduğu işin yapamıyorlarmış. Keşke oturduğumda söyleselerdi o zaman kalkardım.
  • Peter Luger Steak House - Lezzet ve et konusunda sözüm yok ama tek kişilil steak almak mümkün değil en az iki kişilik. O da 110 dolar civarında. Yanında bişey vermiyorlar. Su bile musluk suyu. Biralar zaten fıçı bira şişe yok. Yan etmenler etin lezzetini malesef bastırıyor.
  • Caffe Roma Pastry - Ekspresso yanında leziz italyan tatlılıları yemek istiyorsanız Little Italy girişinde köşede bulunan bu mekanı atlamayın. Mekan eski görünsede tatlar ve doku bundan fazlası.
  • Knickerbocker Bar & Grill - Hoş ve güzel bir mekan. Çalışanlar güler yüzlü ve hızlı hizmet veriyorlar. Ama en önemlisi etler çok lezzetli. Lezzetli bir et yemek ve güzel bir ortamda vakit geçitmek isterseniz iyi bir tercih olacaktır.
  • Sant Ambroeus - Yemekler başarılı, servis kaliteli, güler yüzlü hizmet. Fiyatlar orta seviye. Akşam gitmeyi düşünürseniz rezervasyon öneririm. Özellikle gidilmez ama geçerken uprana bilir.
  • Le Bain - Mekan iki katlı. Üst kat roof alt katda manzara güzel ve ufak havuz var. Fiyatlar normal. Gitmenizi öneririm.
Gidilecek ve Yapılacaklara Öneriler
  • The Museum of Modern Art (MoMA) - Gezidiğim en iyi müzelerden biri
  • Brooklyn Köprüsü - Görülmezse ayıp olur
  • Metropolitan Sanat Müzesi - 
  • American Museum of Natural History - Yetişkinler için bir Alex değil.
  • Solomon R. Guggenheim Museum - Farklı ve sanat severler için görülesi.
  • Staten Island Ferry - Zamanınız çok ise gidin. 
  • 11 Eylül Anıtı - Güzel pazarlama.
  • Statue of Liberty - Görülmesi gerek. Sadece uzun süreceğini bilin
  • Bryant Park - Çok güzel bir nefes alma ve dinlenme yeri
  • Grand Central Terminal - Görülmeye değer
  • St. Patrick's Cathedral - Avrupada çok daha iyileri var.
  • Times Square - Abartıldığı kadar değil
  • Empire State Building - Çıkmadan gelmeyin
  • Central Park - En az yarın gününüzü burada geçirin
  • Chelsea Market - Çok farklı yiyecek mekanlarını bulabileceğimiz ve görülmesini önerdiğim bir mekan
Gitmeden Yapılacaklar
  • Metro haritasını telefonunuza indirin
  • New York'un çevrimdışı haritasını indirin
  • Müzikal için bilet alın
  • Kalıcağınız yeri metroya yakın seçin
Dikkat Edilecekler ve Öneriler

  • Metro hattına dikkat edin. Bineceğiniz yönü iyi seçmek gerekiyor. 
  • Citypass güzel ama sıra avantajı yok. 
  • Çoğu yerde internet ücretsiz var.
  • Uzun kuyruklara hazır olun. 
  • Bazen yürümek metrodan daha avantajlı. 
  • Century21 fiyat olarak uygun ve çeşitlilik yüksek mağaza zinciri. Özellikle kadınlar için para harcamak için bire bir. 
  • Joe Pizza 99 cent deneyin. Ucuz diye korkmayın çok başarılı. Pizza sevmeyen eşim bile tutkunu oldu. Bir çok yerde şubelerini bulabilirsiniz.
  • Mognolia da muzlu pudingi mutlaka deneyin.
  • Cvs her türlü ilaç ve kozmetik için ziyaret edilebilir.
  • Central Park'da kayığa binip güzel vakit geçirmenizi öneririm. 15 USD ye farklı ve güzel bir zaman dilimi.
  • Muhakak en az 1 müzikal gidin. Bir müzikalden fazlasını bulacağınıza emin olun.
  • Time Square yakınındaki LOVE yazısından fotoğraf çektirmek için o uzun ve aptal sıraya gireceğinizi şimdiden söyleyeyim.(Benim neyim eksik fotoğrafı :))


Statue of Liberty
Metro



Grand Central Station

Braynt Park

Madison Square Garden

Empire State Bulding

Empire State Bulding
Empire State Bulding


11 Eylül Müzesi

11 Eylül Müzesi





Solomon R. Guggenheim Museum

Solomon R. Guggenheim Museum

Solomon R. Guggenheim Museum

Central Park



MoMA - Türkiye Bölümü

SOHO Street

Little Italy


Brookly Brige

Dumbo

Central Park

Central Park

Le Bain - Chelsea




Mognolia ilk dükkanı Chelsea

Chelsea Market













  • Share:

You Might Also Like

0 yorum