Rodos (Yunanistan/Greece) - Tarih ve denizin buluşması

By . - 02:29



Haziran aylarının başında aklımızda bu yaz için hiç tatil planı yokken bir an da ortaya çıkan bir düşünce ile yakın da bir yere deniz tatiline gitmeye karar verdik. Hem yakın hem de uygun fiyatlı olabileceği düşüncesi ile ilk olarak Yunan adalarını araştırmaya başladık. Mikanos, Santorini, Kos, Rodos ve Midilli’yi araştırdıktan sonra çeşitli kıstaslar ve nedenlerden dolayı Rodos’ a karar kırdık. Aslında çok  basit sebepler denebilir;
  • Mikanos, adaların içinde en pahalısı ve kapıda vize uygulaması mevcut değil.  Fakat bunun yanında eğlencesi ve gece hayatı en iyi olan ada diyebiliriz.
  • Santorini, insanların deyimi ile balayı adası. Kumsalı fazla yok. Genelde çiftler için elverişli ve güzel. Bunun yanında kapıda vize uygulaması burada da mevcut değil.
  • Kos, ufak bir ada. Fiyatları uygun ve kapıda vize uygulaması mevcut.
  • Midilli, sessiz ve sakin bir ada. Kafa dinlemek için ideal görünüyor. Kapıda vize uygulaması mevcut.
  • Rodos,  kapıda vize uygulaması mevcut olması, Marmaris den hızlı feribot ile direk geçiş olması, hem tarih hem de eğlenceyi barındırıyor olması ve  fiyatların  her alanda daha uygun olması bizim burayı seçmemizi sağladı.

Bu veriler tatile çıkmadan önce yaptığım araştırmalar sonucunda ortaya çıkan sonuçlardı.

Gitmeye karar verdikten sonra, ulaşımımızın , konaklamanın ve adada yapacağımız günlük programın nasıl olacağı yönünde araştırma yapmaya başladık. Ulaşımda en uygun alternatif hızlı feribot ile oluyor. Marmaris’ten Rodos gidiş dönüş 60 Euro, vize bedeli de 60 Euro tutuyor. Yolculuk için ben Marmaris Ferry firmasını tercih ettim. İlk olarak internet üzerinden biletlerimi aldım. Daha sonra aynı firmaya istedikleri vize evraklarını göndererek(pasaport fotokopisi, 2 adet fotoğraf, gemi bilet çıktısı, banka hesap fotokopisi ve vize başvuru formu) vize işlemlerini yapmalarını sağladım. Ne kadar kapıda vize dense de önceden evrakları göndermeniz ve başvuruyu yapmanız gerekiyor.

Bu arada şu olay bana çok ilginç geldi. Rodos ve Kos’ a da kapıda vize ile gidebiliyorsunuz, lakin Kos’a  kapıda vize uygulaması kapsamında gidebilmeniz için Bodrum’dan feribot ile  yola çıkmak gerekiyor, Rodos’a kapıda vize uygulaması kapsamında gidebilmeniz için de Marmaris’ten feribot ile yola çıkmak gerekiyor. Yani Marmaris’ten Kos ‘a  veya  Bodrum ‘dan Rodos ‘a geçmek isterseniz kapıda vize uygulamasından faylanamıyorsunuz. Shangan vizenizin olması gerekiyor. Sanırım bu ekonomi ile bağlantılı bir durum olmalı.

Sıra geldi nerede nasıl kalacağımız konusuna. Bu işlerden sorumlu ve bu konuda uzman olan kız arkadaşımın yaptığı detaylı araştırmaların sonucunda, uygun fiyata kale içinde(old town) oteller bulduk fakat düşündüğümüzden biraz daha pahalı olduğunu gördük. Ertesi gün tam rezervasyonu yapacağımız sırada , odaların birinin başkası tarafından rezerve edilmiş olmasından ötürü istediğimiz oteli kaçırmış olduk.(5 kişi gideceğimiz için 2 odaya ihtiyacımız vardı). Biz tam kara yaslara bakınıp telaşlanmışken kız arkadaşımın aklına gelmesi ile airbnb.com bakmaya karar verdik. Airbnb.com internet üzerinden insanların ev ya da odalarını kiraladığı bir web sitesi. İnsanların yorumları ve bilgilendirmelerini okuyarak güzel ve uygun şartlarda konaklama imkanı bulabilirsiniz.  Tatile gideceğiniz bölgelerde bu siteye de bakmanızı öneririm. 

İşte bizim dönüm noktamız da bu oldu. Biz tam oteli kaçırdık diye üzülürken Rodos’un göbeğinde üç katlı sempatik ve çok güzel bir eve denk geldik. Eski tarz tam bir Yunan evi ve bunun yanında fiyat olarak da otel fiyatından çok daha uygun. Hemen rezervasyon yaparak karşıdan haber beklemeye başladık. Ertesi gün rezervasyonumuz ev sahibi tarafından onaylandı, artık gitmeye hazırdık.
Yaklaşık olarak bir ay önceden tüm hazırlıklarımızı tamamlamış ve hazır konuma gelmiştik. Yapılan tatil ya da gezi organizasyonları ne kadar önceden yaparsanız o kadar rahat ve uygun fiyata ulaşım ve konaklamayı halledebilirsiniz. Bu arada şunu da yazmayı unuttum gecelik konaklama bedeli kişi başı 31 Euro ya  geldi.

Feribotumuz saat 10.30 da olmasından ötürü saat 09.30 civarından limana gittik. Liman şehrin 5 dakika kadar dışında otogarın hemen 500 metre kadar ilerisinde bulunuyor. Biz araba ile gittiğimiz için aracı mecburen otoparka bırakmak zorunda kaldık. Buda bize günlüğü 10 TL ye patladı. Rodos’ta ki evde konaklama dışında bir hizmet almayacağımızdan dolayı, sabah kahvaltılarımız ve  öğle yemeklerini ekmek arası ile geçirmeyi planladığımız için Marmaris merkezden alışveriş yaparak gitmeye karar verdik. Orada Euro olarak soyulacağımıza burada TL olarak alalım hem de ne aldığımızı biliriz diye düşündük. Aslından girişte  sorun olabilir düşüncemiz vardı fakat öyle bir sıkıntı da olmadı. Benim tavsiyem, bizim gibi evde konaklayacaksanız ve  eğer orada bazı öğünleri ucuza getirmek  gibi planınız var ise alışverişinizi Marmaris’ten yapın, çantanıza koyun ve gidin. Benim, Rodos’a giriş sırasında yiyeceklerle ilgili sorun yaşayabiliriz diye şüphelerim vardı ama bir sorun olmadan rahatlıkla yanımızda götürebildik. Bu arada yurt dışı çıkış pulunu almak tabi ki mecburi. Fiziki biletin alınması ve pasaport işlemleri yaklaşık olarak 1 saat sürüyor, bu zamanı hesaba katarak limanda olmanız iyi olacaktır.


Biletlerimizi alıp gümrükten geçtik , free shop da bayanları bekledikten sonra gemimize binip 15 dakika rötar ile yola çıktık. Yaklaşık olarak 1 saat 15 dakika sonra Rodos’a varmayı başardık. Pasaport kontrolüne geldiğimizde kapıda vizeler ve Shangan vizesi olanlar diye ikiye ayrıldık. Daha önceden belgelerimizi verdiğimiz için vizemiz orada hazırdı. Görevli pasaportumuza vizemizi yapıştırdı ve kontrolden geçerek Rodos’a girişi yapmayı başardık. Ama her zamanki gibi Türkiye’de veya Dünya’da her hangi bir pasaport kontrol noktasında  benim gibi biraz esmer olduğunuzda muhakkak sorulara muhatap oluyorsunuz. Kimseye soru sormayan pasaport memuru bana tabi ki sorguya çeker gibi sorular sordu.












Liman  şehir merkezinde. Ev sahibimiz gelmeden önce bana mail atarak yolu tarif ettiği için kısa bir yürüyüşün sonunda evimize rahatlıkla vardık. Zaten kale içine araç girişi çok olmadığı için fazla bir şansımızda olduğunu söyleyemem. Evimizin hakikaten düşündüğümüz, fotoğraflarda gördüğümüz kadar güzel çıktığını söyleyebilirim. Eğer Yunanistan’ın her hangi bir bölgesine gideceksem kalmak isteyeceğim ev ya da otelin bu şekilde olmasını isterdim doğrusu ve tam da öyle oldu. Evi detaylıca anlatmak yerine fotoğraf ekleyerek burayı geçiyorum. Ama şunu söylemem gerekir  3 oda, 5 yatak, 3 banyo tüm ev gereçleri, çamaşır makinası ve ev sahibinin ev yapımı kurabiyeleri eee daha ne olsun. Ev sahibemiz Paula’nın bir çok konuda da bize yardımcı olduğunu söylemeliyim. Özellikle araç konusunda. Gemiden indikten sonra 3 ayrı kiralama firmasına günlük araç fiyatlarını sorduk ve 70 Euro en iyi fiyatımızdı ama Paula’nın yardımı ile 40 Euro’ya araç kiralamayı başardık. Bu arada şunu da belirtmek isterim, araç fiyatları genelde en uygun 60 Euro civarında, bunun  yanında motor kiralamak isterseniz ilk başta 15 Euro diyorlar sizde öndeki güzel motorlardan sanıyorsunuz daha sonra arkadan eski motorları veriyorlar. Eli yüzü düzgün binilecek motorlar 20 Euro’dan günlüğü başlıyor.

Evimize yerleşip aracımızı kiraladığımızda  saat 15.00 civarlarına gelmişti. Günü öldürmeden merkeze yakın olan sahillerden birine gitmeye karar verdik. Aracımızı binerek adanın kuzey kıyısında bulunan burunu döndükten sonraki ilk plaj bölgesi Kritika’ ya ulaştık. Adanın kuzey tarafı güney tarafına nazaran daha fazla rüzgar alıyor ve denizi daha dalgalı oluyor. Denize girmeden önce  bir şeyler atıştırmaya karar verdik. Sahilde ki restaurantlardan birine oturarak ilk Rodos yemek maceramıza başlamış olduk . Menü balık, et ve aperatifler olarak zengin çeşitliliğe sahip. Yemeklerin lezzeti ve fiyatı cidden başarılı. Yerin ismini de atlamadan yazayım  Danish Restaurant.

Rodos’a gelmeden önce okuduğum ve dinlediğim kadarı ile hep pahalı olduğu söyleniyordu ama net bir şekilde söyleyebilirim ki hiç alakası yok. Bir çok Avrupa şehrine göre fiyatlar hakikaten uygun. Yiyecek, içecek, market ve hediyelik eşya fiyatları genel Avrupa standartlarına göre daha düşük seviyelerde.  Euro , Türk Lirası karşısında yüksek seviyelerde olmasına rağmen Rodos’da fiyatların uygun olması beni mutlu etti doğrusu.

Yemeğimiz yedikten sonra artık tüm gündür gözümüzün önünde duran üzerinde geçerek geldiğimiz denize atlamanın vakti geldi. Adanın kuzey bölümünde olmamızdan ötürü deniz dalgalı , sahil de ufak çakıl taşlarından oluşuyor. Rodos ‘ un diğer kumsalları gibi burada da giriş ücreti diye bir şey yok. Sadece şezlonga 3-4 Euro alıyorlar. Bizim Bodrum, Marmaris, Antalya’ da ki gibi sahil girişinde 50-80 TL arasında ücret ödeyip içerde de korkarak sipariş vermenize gerek kalmıyor.

Sahilde geçirdiğimiz zamandan sonra artık iyice yorulmuştuk. Bir gün önce araba yolculuğu, ertesinde tüm gün deniz yolculuğu, eve yerleşme ve deniz yorgunluğundan sonra uzaktan yatağı gören her birimiz sızıp kaldık.

Ertesi gün ev ahalisi uyurken erken kalkarak şehri keşfe çıktım. Genel olarak bu tür şehirlerde hayat 8.30-9.00 arasında başlar. Müzelerin bu   saatlerde açılmasından ötürü turistler de dışarı çıkarlar ve yollar gezilecek yerler kalabalıklaşmaya başlar. Bende rahat rahat şehrin sokaklarını gezmek fotoğraf çekmek ve dokuyu hissetmek için vurdum kendimi şehrin sokaklarına. Saat 07.00 her yer nerde ise kapalıydı. Rodos’un kale içi bölgesi çok büyük olmadığı için 1.30 saatlik bir gezinmenin sonucunda büyük bir kısmını tamamladım diyebilirim. Zaten kalesi, kütüphanesi ve camisini kız arkadaşımla beraber gezeceğimiz için sadece dışardan bakarak geçtim. Ama o ara sokaklar, kalenin giriş kapıları, avluları, sunakları ve  bir çok yeri, tarihin ve  farklı bir ülkenin yaşamına tanıklık etmiş şekilde sizi içine alıyor. Bu nedenle şehirle yalnız kalmak istiyorsanız en iyi zaman, güneşin doğarken size eşlik edebileceği, kimsenin sokakda olmadığı  zamanlar.










Dolaşırken bir yandan da göz ucu ile market arıyordum. Türkiye’den gelirken içine koyulacak malzemeleri aldık ama ekmeğe ihtiyacımız var. Neyseki ara sokakların birinde kale içindeki marketi buldum . Yoğurt frozenın sokağından girdiğinizde 20 metre ilerde  ya da Recep Paşa Camiinden düz devam etiğinizde sağ tarafta da bulabilirsiniz.  Bazzar market saat 08.30 açılıyor. Markette istediğiniz her şeyi bulabilirsiniz ve fiyatlarda uygun.

Bugün ki rotamızı Lindos olarak bir gün önceden kararlaştırmıştık. Yaklaşık olarak 30-40 dakikalık bir araba yolculuğunun sonunda Lindos’a vardık. Lindos yolu üzerinde bir kaç farklı koya da bakarak ve incelerek gittik. Bu koylar hakkında da ufak bilgiler vermek gerekirse;



Tasos
Tsampika
Tasos: Ufak ve kayalık bir bölge ama merkeze yakın.

Faliraki : Otellerin gölgesinde ve kalabalık.

Ladiko : Fena değil. Kayalık bir bölge ufak bir kum bölümü var.

Tsampika: Sanırım adanın en geniş ve en güzel kum sahili. Türkiye’de de bol olarak bulacağınız bir koy aslında ve insan oranı da yüksek.

Bunların dışında yol üzerinden bir çok kumsal ve sahil bölgesi bulabilirsiniz ama daha önceden yaptığımız araştırmalar doğrultusunda yukarıdaki koylara  özellikle gidip baktık. Asıl hedefimiz Lindos’da ki St Pauls Bay’a sonunda ulaştık. Burası ufak ama bir o kadar da güzel bir koy. Koyun içinde ufak bir kilise de mevcut ve gittiğimiz gün orada düğün organizasyonu da gerçekleşecekti. Koyun içinde iki farklı plaj bölümü mevcut. Ben size kilise tarafındaki bölümü öneririm. Daha rahat oturma alanına sahip. Burada da sadece şezlong parası vermeniz yeterli. Deniz hakikaten çok iyi. Girişi kumluk ve benim sevdiğim tarzda. 10 metre kadar yürüdükten sonra ayaklarınız yerden kesiliyor. Sadece biraz ufak olduğu için yer bulmanız zor olabilir ama buna değeceğine emin olabilirsiniz. Plajın içinde büfe mevcut orada istediğiniz şekilde yemek yiyip bir şeyler içebilirsiniz.

Lindos

St Pauls Bay

Günümüzü kumsallarda geçirdikten sonra artık biraz da yemek yiyerek eğlenme vakti geldi.  İlk hedefimiz Santan Cafe. Ama maalesef sadece Cumartesi açık olmasından ötürü o şansımızı kaybettik. Eğer çalgılı çengili bir taverna eğlencesi istiyorsanız planınız buraya göre yapın ve Cumartesi akşamınızı buraya ayırın. Bunun dışında Blue Lagoun diye bir yer önerdiler fakat orası da 00.30 kadar açık olduğu için orayı da ertesi gün gitmek üzere öteledik. Gece kulübü de istiyorsanız Aras’ta ya gitmeniz gerek. Orası da Cumartesi, Çarşamba ve Cuma günleri açık. Bunları biz bilmediğimiz için ufak bir sorun yaşamış olduk. Sokakda dolaşıp yer ararken gelmeden ismini duyduğumuz Alexis Taverna gördük ve içeri daldık fakat maalesef  yer olmamasından ötürü oturmamız mümkün olmadı. Biraz geride aynı mekanın şubesi olduğunu söyleyerek bizi başka bir tavernaya yönlendirdiler. Yönlendirmez olaydılar. Mekana çatısı var diye gittik fakat çatıda sadece içki hizmeti olmasından ötürü bahçede kala kaldık. Bu kadar övgü sonrasın yemeklerine güvendik ve siparişi verip beklemeye başladık. Siparişlerimiz yavaş yavaş gelmeye başladı ama her gelen tabak da hayal kırıklığımız büyüterek devam etti. Hatta o kadar odaklanmışız ki foto bile çekmeyi unutmuşum. Lezzet olarak güzel ona söz yok ama, porsiyonlara ufak yazıcam ama o bile büyük kalacak. Gecenin sonunda masadan aç ve 135 Euro vererek kalktık. Ama ilk orada uzo nun tadına bakmış oldum. Rakının gözünü seveyim diyorum sadece.

Alexis Four Seasons

Açlığımızı sıcak krep arasına koyulmuş nutella, beyaz çikolata ve meyveler ile bastırarak yürürken sokak arasında Latin müzikleri eşliğinden  dans eden bir grup gördük.  Daracık sokakda insanlar hem içki içiyor hem de bir barın önünde dansçılar eşliğinde dans ediyorlar.  Çok eğlenceli ve güzel bir görüntü ortaya çıkıyor. Barın ismi Mango’s Latin Bar. Zaten içinde kocaman Che fotosunu göreceksiniz. Eğer Latin müzikleri ve dansı seviyorsanız burası doğru yer.



Sabah erken kalkarak tatil arkadaşlarımdan Yiğit ile beraber şehrin hemen girişinde limanın yanındaki kumsala gittik. Bir gün önceden kararlaştırmıştık, ama o kadar erken kalkabileceğimizden  çok emin değildim,  başardık. Su biraz soğuk olmasına karşın şehrin içinde , limanın bulunduğu bir bölgede denizin kumsal ve bu kadar temiz olması hakikaten çok güzel. Eğer şehir merkezinden uzaklaşmadan denize girmek isterseniz, limanı rahatlıkla tercih edilebilirsiniz.


Güne erken başlamışken evdekileri de uyandırarak yeni koylar kumsallar keşfetmek için yeniden yollara düştük .  İlk olarak Ladiko’da ki Anthony Quinn Koyuna gitmeye karar verdik. Bu koy orta ölçekte kayalık bölgede  bir yer. Oturma alanları denizle nerede ise sıfır denebilir çünkü yer kısıtlı. Ama bunun yanında deniz hakikaten süper. Yüzerken deniz içindeki büyük kayalara  dikkat etmeniz gerekiyor. Ama dediğim gibi su çok iyi. Bu bölgede isterseniz dalış da yapabilirsiniz. Önceden eğitim vererek sizi hazırlıyorlar ve dalışa çıkabiliyorsunuz. Burada yer olmamasından ve aklımızın diğer yarısı Kalithea da kaldığı için çok uzun durmadan  ayrıldık. Ama bir girip çıkmak bile çok iyi geldi diyebilirim.


Anthony Quinn


Anthony Quinn
















Emin değilim ama o kadar yer içinde girişte para alınan bir yer hiç olmamıştı , onun yerine şezlonga para veriyorduk. Kalithea da durum biraz daha farklı. Giriş de 2 Euro veriyorsunuz içerideki şezlonglardan ücretsiz şekilde yararlanabiliyorsunuz. Güzel ve çeşitliliği yüksek bir kafesi mevcut. Oradan rahatlıkla yemek de yiyebilirsiniz. Plaj ve hizmet olarak hakikaten rahat. Geniş bir alan olmasından ötürü deniz çıkışı rahat, iskelesi mevcut ve atlamanıza imkan sağlıyor ama deniz olarak Anthony Quinn’in daha iyi olduğunu söylemeliyim. Burada akşama kadar zaman geçirdikten sonra artık sıra şehrin eski limanında olan anıtları görmeye gelmişti.


Kalithea
Kalithea Girişi
















Dünya’nın yedi harikasından biri olarak kabul edilen, ama bir deprem sırasında yıkılarak ortadan kaybolan Rodos heykelinin olduğu yerde şu anda Rodos’a özgü alaca geyikler mevcut. Hatta Amerika’da ki Özgürlük anıtı Rodos Heykelinden esinlenilerek yapıldığı söyleniyor ve benzerlik de ciddi seviyede. Şehrin simgeleri olan alaca geyikler ve yel değirmenlerini de gezerek kale çevresini ve içini tamamlamış olduk.




Yunan Kahvesi (Greek Coffee)
Ada’daki Türkler ve camiler hakkında da bilgi vermek gerekirse. 3500 kadar Türk olduğunu öğrendim. Hatta kale girişine çıkarken kütüphaneye gelmeden, sağ tarafdaki kahvehaneden 50 metre yukarda, sol tarafda Osmanlı zamanından beri orada olan Rodos Türklerinden birinin dükkanı var. İçki ve benzeri alışverişimizi oradan yaptık. Size de önerebilirim. Hem  en fazla çeşidi orada bulduk. Hem içkiler hakkında detaylı bilgi aldık hem de fiyatları da diğerlerine göre uygun. Pazarlık da edilebiliyor. Not olarak da arada yazıyım. Yunan kahvesi de isterseniz yine aynı yolun üzerinde kahve-nargile yapan mekanın 50 metre aşağısında taze kahve çeken bir dükkan var. Oradan alabilirsiniz. Rodos’da üç tane cami var fakat sadece biri aktif olarak çalışıyor. Yunanlılar tadilat bahanesi ile(hiç bir çalışma yada hareket yok, terk edilmiş gibi bırakılmış) açmıyorlar. Bunun dışında bir tane Osmanlı kütüphanesi mevcut. Ufak bir yer girip orayı da gezebilirsiniz. Ama fazla bir şey yok maalesef. Şehrin çeşitli yerlerinde Osmanlıca yazılar görmeniz mümkün. Zamanında yapılan tadilat yada benzeri çalışmalardan sonra belli notlar düşülmüş üstlerini kapamamaları büyük incelik doğrusu.


Taze Kahve Çektirmek İsterseniz
Osmanlıca Yazılar


















Geldiğimizden beri istediğimiz tarzda güzel ve eğlenceli bir taverna bulamamızın hüznü ile bir kaç kişinin tavsiye ettiği Blue Lagoune gitmeye karar verdik. Kale içinden biraz dışarı çıkıp yürüyerek ulaşabilirsiniz. Eğer yürümek istemezseniz 5 Euro’ya taksi ile de gidebilirsiniz. Mekanın konsepti korsan gemisi şeklinde, tamamen renkli ışıklandırma. Giriş katında içki ve atıştırmalık isteyenler için ufak yuvarlak masalar, üst asma katta ise yemek yiyeceğiniz bir yerleşim söz konusu. Saat 20.30 – 00.30 arası canlı müzik yapılıyor. İçeri girdiğimizde  hayal kırıklığına uğradığımızı  söylemeliyim. Daha bir Yunan konsepti ve mavi beyaz teması bekliyorduk ama daha karanlık ve bizdeki 90’lar daki düğün salonlarındaki müzik ve renkler ile karşılaştık.  Orgdan çalınan hazır müzikler eşliğinde yapılan canlı müzik kalitesi hakikaten düşük. Yemeklerin bir önceki tecrübemize binaen iyi olması umudu ile masaya oturup mönüyü karıştırmaya başladık. Kalamar olmaması ile ilk eksi puanı zaten aldılar. Masamıza karışık tabak dedikleri 2-3 kişinin doyabileceği içinde balık çeşitleri, midye, karidesi  barındıran 3 kişinin tatmin olabileceği bir tabak geldi. Yanında iki adet Yunan salatası ve hellimle birlikte  en son ufak uzo  alarak  menümüzü tamamladık. Yemeklerin lezzeti ve porsiyonlar yeterliydi ama mekanın konsepti, müzikler, ortam ve yetersiz garson sayısı mekanın negatif yönleri. Ben bir daha gidecek olsam ya da birine önersem orayı önermem. Onun yerine ara sokakta ki Kristonun Tavernasının konsepti ve müziğinin daha tatmin edici olduğunu düşünüyorum. Ama hiç biri benim hayallerim ile örtüşmüyor. Cunda ve Ayvalık’ da ki tavernaları tercih ederim.

Karışım Deniz Mahsülleri Tabağı

Blue Lagoune


Blue Lagoune





















Neyse ki dünkü aç kalkmamızın sonrasın da hem doyduk hem de daha az hesap ödeyerek mekandan ayrıldık. Garson adedi yetersiz olmasına karşın garsonumuzun hizmeti cidden çok iyiydi. Bir de şu Yunanlılar su getirmeyi bilseler her şey daha güzel olacaktı.

Rodos’da ki son günümüzde saat 17.00 da feribotumuz olduğu için saat 16.00 kadar vaktimiz vardı. Sabahtan erken kalkıp Rodos Kalesinin içini gezdikten ve kalenin bahçesini turladıktan sonra saati 13.00 etmiştik zaten. Evi 14.00 da teslim edeceğimiz için eşyalarımızı toparlayıp arabamızın arkasına yerleştirdik ve Rodos’da ki son saatlerimizi deniz kıyısında oturup bir şeyler içip muhabbet ederek tükettik.

Şovalyeler Sokağı
Rodos Kalesi





















Dönüş biletlerimiz elimizde olmamasından ötürü limanda bilet kuyruğuna girerek fiziki biletlerimizi almamız gerekiyordu. Elimdeki bilet makbuzu ile sıraya girerek beklemeye başladım. Güneşin anlında açıkda 40 dakika bekledikten sonra biletlerimize kavuşmuştuk. Daha sonra  pasaport kontrolü sırasına girdik ve son bir saatimizi de tamamlayarak Rodos maceramızın sonuna geldik. Feribotlar da numara uygulaması yok bu nedenle biraz kara düzen söz konusu.

Marmaris’e vardığımızda yaklaşık olarak 1 saat 15 dakika bekleyerek pasaport kontrolünden geçebildik. Bir anda iki feribot gelmesi ve beş kontrol noktasından sadece üçünün çalışmasından dolayı pasaport kontrol bir saatten fazla zaman alıyor. Eğer otobüs ya da uçak bileti alacaksanız buna dikkat etmenizi öneririm. Biz bu konuda biraz stres yaşadık .

Kısaca özetlemem gerekirse. Rodos rahatlıkla gidebileceğiniz. Normal Türkiye de yapılabilecek tatil masrafınız ile paralel maliyetlere sahip güzel ve doyurucu bir turizm adası. Hem tarih, hem deniz turizmini bir arada yapıp güzel zaman geçirebileceğiniz bir yer.

Yazının sadece görseller ile bezenmiş anlatımı için tıklamanız yeterli.


Fethi Paşa Kütüphanesi

Süleymaniye Külliyesi
Ağa Camii


Rodos Kalesi'nin Bahçesi


Fethi Paşa Kütüphanesi İçi

Yel Değirmenleri
Lindos
                                                                
                                                              Editör: Nurdik

  • Share:

You Might Also Like

1 yorum