Iberia yarım
adasının bir diğer ülkesi, Portekiz’in en büyük şehri ve başkenti olan
Lizbon.
Atlantik
okyanusun kıyısında olan ve İstanbul’daki Haliç’e benzer girintiye sahip bir
şehir Lizbon. Lizbon’un bir diğer İstanbul ile benzeyen yanı da yedi tepe
üzerine kurulmuş olması. Ama belirtmeden geçmeyeyim ki trafik konusunda da
İstanbul ayarında olmasa da bir çok Avrupa ülkesinden vahim durumda.
Lizbon diğer
tarihi geçmişi olan Avrupa şehirleri gibi direk sizi içine alıyor demek pek doğru olmaz. Oldtown bölgesinde bunu
hissedebiliyorsunuz fakat bunun yanın da gezerken bu hissiyatın oluştuğunu
söylemek pek mümkün değil.
Santa Maria de
Belem muhakkak görmeniz gereken bir bölge. Özellikle Belem’in tepesinden Lizbon’u
izlemek ve aşağıda yere işlenmiş şekilde bulunan Dünya Haritasına bakmak insanı
faklı düşüncelere sevk ediyor. Bunun dışından Rua Augusta bölgesi ve
Restauradores Meydanı görülmesi gereken diğer yerler. Zaten bu bölgeyi
gezdiğiniz de Lizbon merkezini de bir ölçüde bitirmiş oluyorsunuz. Bunun
dışından Tejo Nehri üzerinde bulunan Vasgo de Gama köprüsü de Avrupa’nın en
uzun köprülerinden biri. Haliç üzerine yapılan metro köprümüz de görüntü olarak
oradan kopya çekilmiştir. Zaten ekipmanlar da Portekiz’den satın alınmıştı diye
hatırlıyorum.
Bunun dışında şehir inişli çıkışlı olmasından ötürü şehrin belli yerlerinde asansörler mevcut
bunları kullanıp şehri yukardan izleyebilir ve merdiven çıkmaktan da kurtulmuş
olursunuz.
Bana garip gelen bir şey ise bizdeki seyyarda kestane pişirip satma kültürü onlarda da var. Fakat tek bir farkla, kabuklu kestanenin üzerine pudra şekeri döküp pişiriyor ve o şekilde satıyorlar. Ama bana sorarsanız tadında bir fark olmamasına karsın dış yüzeyde yanan şeker de hoş olmuyor.
Belem Köprüsü |
Lizbon’a geldiğinizde gitmeniz gereken şehrin biraz dışında ki Cabo Da Roca. Burası Lizbon’a yaklaşık olarak 30 dakika uzaklık da olan Avrupa’nın en batı ucu. En uçta bir feneri bulunan yeşillikler ve dik bir yamaca sahip bir bölge. O noktadan itibaren Avrupa kıtası son buluyor ve Atlantik okyanusu başlıyor.
Şehrin içinde
gezerken sürekli önünüzden geçen sarı tranvay şehre değişik bir tat katıyor
doğrusu. Bunun dışından yanlış anımsamıyorsam üç adet de finiküler hattına
sahipler. Yazıyı yazarken daha net fark ettim Lizbon ile İstanbul’un çok fazla
benzeyen yönü varmış.
Gece hayatı
olarak gitmeden çok övgü duyduğum bir şehirdi Lizbon fakat tam bir hayal
kırıklığı olduğunu söyleyebilirim. Barrio Alto bölgesi gece hayatının bulunduğu
bölge. Tamamen ufak barlar ve salaş mekanlarda oluşan herkesin sokak aralarında
içtiği ve içtiğini çıkardığı bir bölge. Ama bunun dışında şehrin diğer
bölgelerinde farklı tarzlarda eğlence mekanları bulabilir ve eğlenebilirsiniz.
Hatta maalesef ki ismini hatırlayamadım deniz kıyısında bir mekana gitmiştik.
Üç kattan oluşan bu gece kulübü farklı müzik ve eğlence tarzlarını içinde
barındıran bir mekandı ve çok eğlenmiştik.
Lizbon çok büyük
beklentiler ile gitmememiz ve çok uzun plan yapmamanız gereken bir şehir bana
kalırsa. Gidilip görülmeli çünkü Avrupa’nın en uç noktası olması, İstanbul’a
benzer yapısı ve ne olursa olsun Avrupa başkenti olması sebebi ile faklı bir
tat almanız mümkün. Benden size tavsiye beklentileri yüksek tutmamanız da yarar
var.
Şehirdeki Asansörlerden Biri |
Lizbon Sokakları |
Rua Augusta |
Cabo Da Roca |
Cabo De Roca |
Truinfo Takı |
Lizbon'a Tepeden Bakış |
0 yorum